Rüzgara Yenildim
Herkese merhabalar.
Uzun bir süredir fazla yazmadım. Yazamadım. En son kaçamak gezimizde ufak bir sakatlık yaşadım. Nasıl mı?
Dostlarımız ile birlikte saat 10:00 gibi avara ettik. Bu hikayenin kahramanları ise; Moda, İstanbul'dan Şakir ve Kasımpaşa'lı Neriman.
Körfez içerisinde 20 knot rüzgar ve bir sürü yelkenli tekne vardı. Aynı gün yat yarışları da icra edilecekti. Yat yarışına çapariz vermemek için parkurdan hızlıca çıkarak, uygun bir mevkide yelken bastık. Bu sayede kendimizi rüzgara teslim ettik. Körfez çıkışı için bir kaç tramola gerekmekte idi. Bu sebeple rüzgar üstünde kalan İçmeler mahallesi önlerine kadar yükseldik. Tramola atarak kontra değiştirme zamanı geldi. Cenova yelkeninin kontrasını değiştirirken ıskotaların bir kısmını elle, diğer kısmını ise vince vurarak almak gerekir. Iskotanın boşunu elle aldım. Bir de baktım, ıskota halatı iskele vasat koç boynuzuna takılmış. Bu sebep ile, ıskotayı tekrar boşladım. Bu esnada dümende Şakir vardı. Gerek dönüşü tamamlamış olmamız, gerekse rüzgarın şiddeti ile cenova yelkeni şişti. Elimde tuttuğum ıskota da, hali ile gerildi. Şakir'e tekrar rüzgar üstüne dönmesini söyledikten sonra, ıskotaya -bir miktar elle almak için- asıldım. Daha sonra vince vuracak ve trimini yapacaktım. Lakin, çekme esnasında rüzgara yenildim. Belimde bir çıt sesi ile, havuzluk minderlerinin üzerinde buldum, kendimi. yaklaşık bir haftadır evde yatıyorum. Yeni yeni hareketlenmeye başladığımı da ifade edebilirim.
Yaşadığımız bu talihsiz olaydan pek çok ders çıkarılabilir. Herkesin bu konuda bir fikri de olabilir. Bizim amacımız gezmek. Nasıl gezecektim, bu halde? oturup, onu düşünmeye başladım.
Dostlarım, hemen dönelim dediler. Dönsek ne olacak? Zaten üç gün kaçamak yapıyoruz. Onu da marinada mı geçireceğiz? Yoğun ısrarlarına rağmen, kandırdım onları. "Kumlubük mevkinde demir atıp, konuyu istişare ederiz" dedim. Yalnız bir sorun vardı. Ben hareket edemiyordum. Yelkenlerde full arma açık idi. Rüzgar şiddetini daha fazla arttırmadan yelkenleri indirmek zorunda idik.
Talimatlarımı takip ederek önce cenovayı, sonra da ana yelkeni indiren Şakir, günün kahramanı oluverdi. Kumlubük'e dümen tuttuk. Şakir çok güzel demir attı. İyice sertleşmiş olan havada, demirimiz çok güzel tutuyor idi. Ben ekibi yalnız bırakarak kabine girdim. Kendime bir yer buldum. "Bayrampaşa, ben fazla kalmayacağım."filmini izledim.
Bu arada; Şakir boş durmuyor, balık tutuyordu. Kumlubük'te mercan aldı, iyi mi? Havanın kalmasını bekliyor idim. Ekip, tekrar dönelim diye ısrar etmeye başladı. Bende programlarını bozmak istemiyordum. Bu sebep ile; Çiftlik koyunda bir restoran işleten dostumu aradım. Dedim ki; "Sakatım. Hareket edemiyorum. Tonozmuş, halatmış uğraşamam. Aborda olacak bir yer ayarlayın. İskelede halatlarımı alın, sıkıntı olmasın." Organizasyonu yaptıktan sonra demir alarak çiftlik koyuna intikal ettik.
Bu esnada, Rüzgar şiddetini arttırmış 30 knot seviyesinde stabil omuş idi. Sağnaklar esnasında 35-37'leri görüyor idik. Layz bag açık olduğu için, ana yelkenin bir bölümü açılarak rüzgar ile dolmaya başladı. Şakir müdahale ederek, durumu geçiştirdi. Sert bir havada, kaba dalgalar ile Çiftlik koyuna intikal ettik. Dostlarımız iskelede karşıladı bizi. Halatlarımızı verdik ve bağladık.
Tekrar istirahate çekildim. Sonra baktık, iyice acıkmışız. Zar zor tekneden çıkarak, restorana geçtik. Restorana yürürken baktım, dalgıç belinde güzel bir balık ile geliyor. Dedim bu ne? Kaç kilo? Yaklaşık iki kilo civarı güzel bir balık. Dedim; "Bunu buğulayın. Suyuna ekmek banacağım. " Neyse oturduk, restorana. Balığımız geldi. Milli içkimiz zaten hazırdı. Çok keyifli bir akşam oldu.
İlerleyen saatlerde tekneye geçtik. Rüzgar azalacağına şiddetini arttırarak esmeye devam ediyordu. İnanmayacaksınız ama, gece boyunca da esti. Geceyi çok rahat bir şekilde geçirdiğim söylenemez. Tuvalete kalkma rituelim yaklaşık bir saat sürdü. Evet, yataktan yaklaşık bir saatte doğrula bildim.
Ertesi gün sabah 10:00 gibi uyandığımda; Şakir muhteşem bir kahvaltı hazırlamış idi. Kahvaltımızı tekneden yaptıktan sonra, ben istirahate çekildim. Şakir ile Neriman ise doğru denize..
Günü Çiftlik koyunda geçirdik.
Dönüş için havanın kalmasını bekliyordum. Lakin kalacak gibi durmuyor idi. Saat 18:00 gibi restorandaki dostlarımıza veda ederek, iskeleden ayrıldık. Takriben iki saat sonra Netsel Marina'ya yanaştık. Eşim bizi karşıladı. Hep birlikte Pine apple restoranına geçtik. Söz verdiğimiz gibi; balık çorbası içtik, birlikte. Bu çorbayı içmeden, -sakın ola- ayrılmayın Marmaris'ten.
Yemek sonrasında araca binerek Şakir ve Neriman'dan ayrıldık. Ya işte böyle. Yaklaşık bir haftadır da, evde yatıyorum. Rahatsızlığım süresince gerek tedavimde, gerekse seyir esnasında, emeği geçen herkese teşekkür ederim. Kim bu kahramanlar? Tabi ki başta sevgili eşim, Feride. Şakir ve Neriman'ı tanıyorsunuz zaten. Ferhat ve Sait ağabey de var. Ferhat bilir kişi, Sait ise fizyoterapist.
Hepinize esenlikler dilerim. Selamet ile..